NARSİST BİREY
Zaman hızla akıp giden bir kavramdır. Bu zaman içerisinde amacımız, içinde yaşadığımız toplumun bir parçası iken, bu parça içerisinde düşünce ve davranışlarımızla kendimize bir yer edinebilmektir. Buna giden yol ise sağlıklı bir birey olabilmekten geçer. Birey; psikolojik açıdan bakıldığında toplumun benzer yanlarını kendisinde taşımakla beraber, kendisine özgü özellikleri de fark edebilen, felsefi bir yaklaşımla da’ bilinç sahibi insan ‘şeklinde ifade edilmektedir. Kişinin kendisini gerçekleştirmek adına girdiği bu yolda beslenme, barınma, sevgi, saygı, özellikle de güven gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir.
Modern çağın kabusu ise zamanında karşılanamayan bu temel ihtiyaçlar ve beraberinde yarattığı narsist yeni bir nesil..
Narsizm; Aşırı derecede ben’e duyulan sevgi, kişinin kendisine hayranlık duyması ve mükemmel görmesiyle oluşan bir kişilik bozukluğudur. Narsizm tarihine bakıldığında bu terime ilk olarak mitolojide; su perisi Echo’ nun kral Narcissos olan karşılıksız aşkı ile rastlanılmış, sonrasında Hovelock Ellis,Sigmund Freud, Kohut ve Kerberg ile kaleme alınmıştır.
Kohut Narsizmini; “kişinin kendisini aşırı derecede sevmesi, başkalarının övgüsüne aç olmak” şeklinde ifade ederken, günümüz narsizmine de önemli derecede vurgu yapmaktadır. Çünkü narsizm kişinin kendisine duyulan hayranlık, aşırı derecede ben sevgisinin ötesinde sevgiye, ilgiye, güvene duyulan açlığı ifade etmekte, dahası kişinin kendisine nefretiyle baş gösteren ‘Kendisine dair bir yanılsama’ durumudur.
Günlük yaşam içerisinde özellikle de gençler arasında hem teorik hem de pratik olarak yaygın olan kişilik bozukluğunun, ailede ki temel ihtiyaçların karşılanmamasının yanında, günümüz bireyci toplum yapısının ve iletişim araçlarının etkisi de yadsınamaz. Öyle ki çocuk daha ilk yaşlarından itibaren temel sevgi ve güven duygusunu ailesi tarafından alamamakta, ya da farklı bir açıdan bakarsak güveni kırılmasın diye hataları düzeltilmemekte, yeterince zaman ayırılmamakta, yada ayrılan zamanın “ödevlerine yardımcı olunan zaman” olarak kullanılması ile ergenlik döneminde baş gösteren bir yapı arz etmektedir. Ergen dönem özelliklerine de bakacak olursak, narsist birey özellikleri arasındaki benzerlikleri de görmüş oluruz.
Narsist kişilik – ergenlik dönemi özelliklerine bakacak olursak;
– Sadece kendini düşünen
– Empati yapamayan
– Her şeye hakkı olduğuna inanan
– Aşırı gurur ve haklı olduklarına dair inanç taşıyan
– Sürekli şöhret, güç, güzellik, zenginlik ve başarı hayalleri kuran
– Dikkat çekmek, ilgi odağı olmak ve övülmek arzusu taşıyan
– Suçunu kabullenmeyen, eleştiriye karşı öfke utanç aşağılanma hissi yaşayan
– Önemli olan BEN’im VAROLMAM duygusu ile hareket eden özellikler taşımaktadır.
Bu ortak özelliklerden bazıları olmakla beraber, her iki durumda da gençlerimizin Narsizme ne kadar yatkın olduklarını hatta bunu birazda taşıdıklarını görmekteyiz.
Peki, bizler bunun neresindeyiz? Farkındalık düzeyimiz nedir? Var olan bu ben nesli aynı anda hem bu kadar iddialı ve özgüvenli yanı sıra depresif ve kaygılı nasıl olabiliyor? Genç gerek ailesinde karşılanmayan bu öz değerler gerekse sosyal yaşamdaki yalnızlığını facebook , twitter gibi kitle iletişim araçlarında doyuma ulaştırmak ta, son zamanlarda sloganlaşan kişisel gelişim adına “sen değerlisin”, “her şeyi başarabilirsin”lere sarılmakta ve yanlış yorumlamaktadır.
Sonucunda ise ufak bir başarısızlık ile hayal kırıklığı yaşayan, inançsızlıkla boşluk içine düşen, depresyona eğilimli, kendisine nefret duyan nesiller yaratmaktayız. Nesil, kendi çıkarları ve doğruları için yaşayan, pragmatist, sorumlulukları hiçe sayan bir anlamda nihilist, kendisini hayatın merkezine koyan narsist bir yapıya dönüşmektedir.
Aynalar mı paramparça eder ruhumuzu? Yoksa aynadaki kendi görmek istediğimiz mi? Var olmak için aynaya ihtiyaç duyan Narsist bir nesil değil, sevgi, güven ve ait olma duygusunu öğrenerek yetişen, bilinç sahibi, sağlıklı birey ve toplumlar için çaba sarf etmeliyiz. Unutmamalıyız ki, birey olabilmek,hh ailede başlayan, çevreyle şekillenen bir süreçtir. Seda SÖNMEZ
Aynalara bakmak ürkütücü geliyordu. Yüzümü aynaya çevirmeden önce gözümü sımsıkı kapadım. Sonra korka korka yavaşça açtım. Tam o an pencere menteşeleri gıcırdadı, kapılar çarptı, bir uğultu koptu, şiddetli bir rüzgâr aynayı ve beni aşağı indirdi. Aynayla birlikte bende paramparça olmuştum. Neden kendimi bulamıyordum? Neden aynalar parçalanıyordu? Aynalar parçalanınca ben neden yok oluyordum? Sonra olan oldu. Son Aynada yere düştü. Artık paramparçaydım. Bir hiçtim yoktum.. Mustafa ULUSOY/Aynalar Koridorunda Aşk